İlk ve tek
uluslararası şampiyonluğunu bundan tam 50 sene önce, 1966’da kendi ülkesinin ev
sahipliği yaptığı Dünya Kupası’nda kazanan İngiltere Milli takımının bu
istatistiği, futbolla az da olsa ilgilenen her birey tarafından sorgulanır hale
geldi.
Dünya
futboluna Alan Shearer, Steven Gerrard, Alan Smith, Bobby Rabson, Bobby
Charlton ve Paul Gascoigne gibi yıldızlar kazandıran ve dünyanın marka değeri
anlamında bir numaralı ligine sahip olan bir ülkenin, tam 50 yıldır herhangi
bir turnuvada zafere ulaşamaması, irdelenmesi gereken konulardan biri.
İngilizlerin
bu başarısızlığını birkaç sebebe dayandırmak mümkün. Premier Lig’deki yoğun
tempo, İngiliz teknik direktörlerin son dönemde inanılmaz derecede formsuz
olmaları, İngiliz futbolcuların diğer futbol ülkelerine göre sayı olarak daha
az olması ve İngiltere dışındaki diğer büyük liglerde oynayan İngiliz futbolcu
kısırlığı; İngiltere Milli takımının başarısızlığını açıklamak için gayet makul
sebepler.
Dünyanın her
liginde devre arası tatili yapılırken İngilizler bunu pek benimsemiyor olmalı
ki gerek lig maçlarına gerekse kupa maçlarına devam ediyor. Hal böyle olunca
İngiliz oyuncular sezon sonunda o yorgunlukla, büyük bir uluslararası turnuvayı
kaldıramıyor. Bunu kafadan uydurmuyorum, İngilizlerin son yıllardaki büyük
turnuvalardan eleniş şekli ve yediği gollerin dakikaları da bu durumu ortaya
koyuyor. EURO 2000’de Romanya karşısında 89. dakikada Bursaspor’un eski
oyuncusu Ganea’dan yedikleri golle elenen İngilizler; 2002 Dünya Kupası’nda
Brezilya’nın, Ronaldinho’nun atılmasıyla son 33 dakika 10 kişi tamamlamasına rağmen
bu direnci gösteremeyip beraberlik golünü bulamadı ve turnuvaya veda etti. EURO
2004 yine maçın son anlarında Portekizli Helder Postiga’nın golüyle çeyrek
finalde elenen İngiltere, EURO 2008’de ise 77. dakikada Hırvat oyuncu Petric’in
golüne engel olamayıp yine turnuva dışı kaldı. Fizik kalitesinin düşük olduğu
bir takımın, maçın sonlarında oyundan düşüp gol yeme ihtimalinin fazla olduğunu
söylemek için futbol alimi olmaya gerek yok!
Sözün özü, sezon boyu adeta pestili çıkarılan İngiliz oyuncular,
uluslararası turnuvalarda Kemal Tahir’in Yorgun Savaşçılar’ını oynuyor.
Formsuz İngiliz teknik direktörler de, milli
takımlarının başarısız olmasında büyük pay sahibi; hatta Fransa 98’den beri gerek
Avrupa Şampiyonası’nda gerekse Dünya Kupası’nda nispeten daha başarılı olan
hocalardan biri İsveçli Göran Eriksson, olurken diğeri ise İtalyan Fabio
Capello oldu. Erikkson, baş belası Scolari’den kurtulabilseydi İngilizlere o
çok özledikleri başarıları kazandırabilirdi; ama olmadı. Capello ise
Lampard’ın, çizgiyi geçen muazzam golünü vermeyen hakemlere kurban gitti.
Sonuç olarak
futbolun beşiği diye övülen İngiltere’nin, uluslararası bir başarı yakalaması
için özellikle Premier Lig’deki yoğun fikstürün gözden geçirilmesi; İngiliz
futbolcuların Ada dışına çıkmasını kolaylaştıracak eylemlerde bulunulması
gerekiyor. İngiliz menajerler de artık bir zahmet kibiri bir kenara bırakıp,
icraat yapsın!